Sayfalar

30 Kasım 2013 Cumartesi

Aşk nedir ben bunu iki noktayı üst üste koyup açıklayamaz mıyım?



Aşık olursun yada çocukça seversin. 

Neden ortası yoktur bazı şeylerin ortasında bir uçurum mu var? 

Ben o uçurumun ortasında duramaz mıyım? 

Delicesine severken aşık olmadan yapamaz mıyım? 







Aşk nedir ben bunu iki noktayı üst üste koyup açıklayamaz mıyım?
Sanırım her şey bu aşk kelimesinden çıktı. 
Suçlu aranacaksa ilk suçlu zanlımdır bu kelime. 

Çocukken bir topun peşinde koşarken duymuştum sanırım. 
Canım arkadaşım; "sana aşığım" demişti bana. 
Bana aşık mıydı, biliyor muydu aşkı? Şaşkınlık ve düşüncelerle bakmıştım arkadaşımın suratına.
"AŞK". 
Bu kelimeyi duymuştum. Annemin izlediği dizilerde babamın okuduğu kitaplarda görmüştüm. 
İyimserlik dolu filmlerde, dizilerde şu kelimeyi çok duymuştum :"Aşkımız her şeyi yenecek sevgilim, inan buna."
Gülümseyerek tekrar ederdim bu cümleyi.
Komik gelirdi bana.
Aşkı sadece bir kelimede gören bir çocuğa "sana aşığım"ı duyduktan 2 yıl sonra arkadaşımı kaybettim.
Sanırım o başkasına aşıktı o an.
Aşkı komik bir kelime olarak gören bir çocuğa aşkı fazla sürmemişti galiba.
Büyüdükçe her yerde duyuyordum bu kelimeyi.
Sanırım aşk herkesi cezbediyordu. 

Bu komik cümlenin içindeki bu kelime bu kadar kuvvetlimiydi. 
Sordum aşkı arkadaşlarıma.
Çok sevmek dedi hepsi. 
Bende aşığım dedim birden.
Anneme aşığım, çok seviyorum onu.
Arkadaşlarım "annen olur mu hiç" dediler.
Gerçekten de onu çok seviyordum.
En büyük arkadaşım, dostumdu. 
Sonra kedime aşığım dedim.
O da olmaz dediler. 

Duvarlarda kalp içinde harfler, ilginç yazılar görüyordum.
Bende yazmak istedim bir tane ama ne yazacaktım?

Yoksa aşık olmam mı gerekiyordu. 
Birine gerçek anlamda; ya da arkadaşların dediği anlamda. 
Hep kalp işaretini görüyordum.
Kalbime dokundum; büyümeye başlayan ellerimle.
1,2,2,4... Atışlarını saydım kalbimin. 
Her dokunuşumda aynı gibi geliyordu bana.
Sanırım onda her zaman bir şey bulunamıyordu. 
Aşığım diyen arkadaşlarımı izledim.
El ele tutuşup gezen, sürekli seni seviyorum diyen arkadaşlarımı izledim.
Çocukluktan kurtulup içine girmem lazımdı belki. 
Çocukluktan kurtulup bir genç gibi bakmalıydım kalbime. 

Sanırım o yıllar önceden beri kafamı kurcalayan kelimeyi, babam öldüğünde bir açıklama cümlesi kurmadan anlayabilmiştim. 
Biliyordum artık seni aşk. 
Uğradığında bana sormayacağım adını. 
Cevabım en içten gülümsemem olacak... : ))))


29 Kasım 2013 Cuma

Benim Kırgınlığım Aşk'a... Sen Üstüne Alındın... !


Biliyorum konuşacak bir şeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok.

Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum...

Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum...

Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...


Bir ihtimal gelişine sığındığımı fark ettiysem de, engel olamadım gurursuz ama umutlu hasretine...

Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum, imkânsız olan her rüyaya inanasım geliyor...

Bir çocuk gibi isteklerimi bastıramıyorum...

Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum...

Bende olan seni, hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...


İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum!

Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı...

Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım anılarım dışında...

Isınabilmek için onlara sarılıyorum...

Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum...

Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...

Belki de görmeyi istemek gerekiyordu...

Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini!

Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım falıma...

Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş itiraf etti sonunda...

Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil...

Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı, kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini, sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi, dokunacaktım, sarılacaktım.

Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de hiç niyetin yoktu aslında...

Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...


Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor...

Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana...

Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde, gecede, uykumda...

Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi...

Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda değilsin ki?

Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana...

Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım...

Ayak uyduramadım yorgunluğuna...

Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...


Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın; dokunuşlarında kendini bulan...

Ama! En çok da imkânsızın oldum...

Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum...

İnanamadığın, yenemediğin, üzerinden atamadığın korkuların oldum...

Ağladığın, bağırdığın ya da sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum...

Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum...

Hak etmediklerin, artık yeter dediklerin ve her şeyin olmak isterken belki de hiçbir şeyin oldum...

Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?

Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim...

Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?


Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk...

Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini, öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum...

Seni halen benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum...

Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi...

Suskunluğun en büyük silahındı. Suskunluğunla vurdun beni...


Söylesene unutulmak kime yakışıyor? Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor...


Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha güzel duruyor... 
Görüyorsun işte, Aşk'a ve sana ihanet etmiyorum

Benim Kırgınlığım Aşk'a... Sen üstüne alındın...!


28 Kasım 2013 Perşembe

Arsız Bir Aşkın Doyumsuz İki Aşığıyız Biz...



















İçimizde ruhumuzu saran eşsiz bir kıpırtı, birbirimize baktığımızda ise gözlerimizde oluşan engellenemez bir ışıltı var bizim.

Birbirine aşık iki deliyiz biz.

Birbirimizi gördüğümüzde yerinden çıkacakmışçasına atan bir kalbe, 
yürek yangını ile kavrulan bir aşka sahibiz.

Birbirimiz için değerliyiz.

Birbirimizin değeriyiz.

Biz seninle hiçbir şeyin içindeki her şeyiz.

Bazen duyulmamış bir sır, bazen yalanlar içindeki tek gerçeğiz.

Biz seninle tekiz.

Biz seninle her şeyiz.

Biz seninle birbirimizin tek gerçeğiyiz...



27 Kasım 2013 Çarşamba

Buz Maskesi Soda ile Birlikte Kullanıldığında Cildi Gençleştiriyor...



Buz maskesi soda ile birlikte kullanıldığında cildi gençleştirme etkisi bulunmaktadır. Soda içine buz katıldığında sabahları yüzde belirginleşen solgunluğu ve mor göz altı halkalarını gözle görülür bir şekilde yok etmeye yarayan gençleştirici etkisi ile bilinmektedir. 

Kışın dışarı çıkmadan en az bir saat önce yapılması önerilen buzlu soda maskesi yazın dilenen sıklıkta yapılabiliyor. Maske gazı azaltılmış sodanın buz kalıbına dökülmesi ve buzdolabında dondurulması ile elde ediliyor. İsteğe göre buzlu soda maskesine sıkılaştırıcı etkisi bulunan limon da eklenebiliyor. Buzlu sodanın donmuş olması maskenin etkisi için kesin bir şart olmadığından soda soğuk olarak da cilde uygulanabiliyor. Maske özellikle yazın daha çok tercih ediliyor.

26 Kasım 2013 Salı

YURTDIŞINDA EĞİTİM



Ülkemizde her yıl binlerce öğrenci, yurtdışı eğitim alabilmek, yüksek lisans görmek, dil öğrenmek için öğrenim seyahatler yapmakta. Peki, yurtdışı eğitim göreceğiniz ülkeleri nasıl seçeceksiniz?

Ülkelerin gelişmişlik seviyesi ve eğitim ve öğretim alanında yapmış oldukları devrimler, yenilikler sonucu artmaktadır. Eğitim ve öğretime yapılan yatırımlar sonucunda da kaliteli, gerçek bilginin ortaya çıktığı, tüm dünyaya buralardan yayıldığı da bir gerçek. Şu anda dünya üzerinde ilk 500 de yer alan üniversitelerin yarısından fazlasının Amerika ve Avrupa ülkelerinde olduğunu biliyoruz.  Yurtdışı eğitim almak isteyenlerin ülke seçimlerinde tercih yaparken göz önünde bulundurması gereken bir nokta Avrupa ülkeleri ve Amerika.  Bunun yanı sıra yurtdışı eğitim almak isteyenler, öğrenim vizesi alarak yurtdışında hem eğitim görüp hem de dil öğrenebilmeniz de mümkün.  Özellikle yurtdışı eğitim almak isteyen gençlerin bu konuda uzman kişilerden yardım almadan tercih yapmaları doğru programı bulmak, doğru kişilerle konuşma ve doğru adımları atabilmeleri çok daha zorlaşıyor.

YURTDIŞINDA EĞİTİM ALMANIN YOLLARI

Daha iyi bir gelecek için yurtdışı eğitim almak isteyen öğrenciler, işsiz kalarak bu dönemde kariyerlerine yatırım yapmayı düşünenler için yurtdışı eğitim veren üniversitelere gidebilmek için eğitim almak istenilen ülke ya da ülkelerin belirlenmesi gerekmektedir.

Yurtdışı eğitim alırken ülke seçiminde çevre, harcamalar ve eğitim esnasında ve mezuniyet sonrası yaşam şartları, ekonomi ve iş bulma büyük rol oynar.  Yurtdışı eğitim almak istediğimiz alanın belirlenmesinde ise eğitim geçmişi, akademik yetenekler, ilgi alanları ve kariyer planları rol oynayan kriterlerdir.  Yurtdışı eğitim planlanan ülke ya da ülkelerde okul seçimi de oldukça önemlidir.  Okulun yeri, Akademik başarı durumu, dil seviyesi sınav sonuçları, okulların başvuru şartları, eğitim masrafları, yaşam masrafları, mezuniyet sonrası iş olanakları ve sosyal yaşam okul seçimimizde öne çıkan faktörlerdir.

YURTDIŞINDA EĞİTİM ALMAYA KARAR VERDİM,  NE YAPMALIM? DİYORSANIZ EĞER

Yurtdışı eğitim kararı alabilmek, bir insanın kariyer hayatı boyunca almış olduğu en önemli kararlardan biri. Bunun içindir ki yurtdışı üniversite eğitimi almak isteyen öğrenciler işlemlerine başlamadan önce bir yurtdışı eğitim danışmanından bilgi alarak üniversite başvuru işlemlerini eğitim danışmanı ile birlikte yapmalıdırlar. Bunun sebebi üniversite eğitimi için hangi ülkelerin hangi avantajlara sahip olduğunu, hangi okul ve programlarının size uygun olduğunu ve başvurular için hazırlanması gereken belgeler ve başvuru zamanları ile ilgili size yardımcı olmaktır.

Danışmanlık hizmetleri yurtdışı eğitim almayı planlarken size en uygun olan ülke, okul ve program seçiminde yardımcı olmak. Üniversite kredili yaz okulları ve yurtdışı eğitim de dil okullarını araştırmak, Yurtdışı eğitim de uzun ve kısa süreli sertifika ve diploma programları nelerdir, yurtdışı eğitim ön lisans programları hakkında bilgi ve daha birçok konuyu kapsar.


Eğerli ya da Çünkülü Değildir Sevgi…



Kime sorsanız sorun yalnız ve mutsuz.

Toplum olarak sanki mutsuzluk hastalığına yakalanmışız.

Eskiye duyulan özlemin gittikçe arttığını görüyor eski aşklara, eski sevgilere bakıp iç çekiyoruz.

İnanıyorum ki, sevgiye ve tutkuya açık bir kalp kadar, dünyada değerli olan hiçbir şey yoktur.

Ve yine inanıyorum ki, bir kadının gözlerinden tüm acısını okuyabilirsiniz. Başlangıçta ürkek, yaklaşımları sert bakar. Ne aşk diye bir şey duymak ister, ne de duyurmak ister yalnız olduğunu. Aslında hiçbir kadın sevgiye tövbe etmez, edemez. Ruhu sevgisizlikten kurusa da sevgiye muhtacım diyemez. Korkar ve çekinir. Çünkü bir aşk ne kadar güzelleştirse de yüzünü, yine aynı aşk zindan edebilir kadına yeryüzünü. Hiçbir kadına yalnızlık yakışmaz. Ama bir kadın yalnızsa eğer, ya yüreğinde dumanı tüten bir ayrılığı, ya da canından çok sevdiklerine ömrünü adadığı bir fedakârlığı vardır.

Peki, neden eski aşklara bu kadar özlem var? Eskilerde olan günümüzde olmayan şey ne? diye sorduğumuzda ise sanırım verilecek en doğru cevap olarak, erkekler korumacı, kadınlar ise yenileyici… Bir erkek sevdiği kadını olduğu gibi kabul edip değiştirmeye kalkmaz iken, kadın ise sevdiği erkeği kendi zevkine göre yoğurup şekillendirmek istiyor. Erkek eski halinde kalmaya gayret ederken değişmemek için elinden geleni yapıyor ve haliyle de birliktelik çöküyor…

Neden herkes karşısındakini olduğu gibi kabul etmez… ? Yine tahminimce, ne aradığını ve hatta neye ihtiyacı olduğunu bilmeden hayata saldıranlar yağmalıyor kalpleri.

Eski ilişkilere baktığımızda görüyoruz ki sabır vardı, zor günlerde veya zora gelince ayrılmak yerine zorluklara karşı birlikte bir mücadele vardı. Her sıkıntıda kolayca pes etmek yoktu.
Git gide yalnızlığa mahkûm bir toplum olmaya başlanılmasının sebebi kanımca bu olsa gerek. İlişkiye başlamak bir dert başlamamak ise başka bir dert.

Bir ilişki de ise kanımca esas olan, söylendiği an çok fazla öne çıkmayan, fakat bakışlarla desteklendiğinde samimiyetini ortaya koyan dev bir cimle ”Sana Güveniyorum”.

Karşınızdakini olduğu gibi hataları ve doğruları ile nedensiz, sorgulamadan sevdiğiniz takdirde biraz da hoşgörü ile aşka hala inanan kalpler sevgilerini ayakta tutabilirler.

”Eğer’li ya da Çünkü’lü değildir sevgi. Gerçek sevgi, Rağmen’lere, rağmen sevmektir… ” kendi şahsı düşüncem.

Sevgiyle Her Daim Sevdikleriniz İle Kalın...

Sağlıklı Bir Yaşam İçin Spor


Bedensel hareketsizlik birçok hastalığın en önemli sebebidir. Başta, kalp ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklarda başrol oynayan spor, sağlıklı yaşamın önemli bir şartı haline gelmiştir.

Her ne kadar sağlıklı yaşam için spor şart koşulsa da bilinçsiz yapılan sporun zararları oldukça ciddi sonuçlar doğurabiliyor.Bir uzmanın yardımını almadan yapılan spor, kas zedelenmelerinden, lif kopmalarına hatta sakat kalmaya kadar varabilecek ağır faturalar çıkarabilmektedir.

Sporu sadece sağlıklı olmak için yapılması gereken mecburi bir uğraş şeklinde değil de bir yaşam biçimi, yaşantımızda her zaman yer alması gerekli bir aktivite olarak algılayıp uygulamak çok daha doğru olacaktır.

Düzenli olarak yapılan spor, vücut dayanıklılığını, kapasitesini ve performansını artırmayı sağladığı gibi uyku ve beslenme alışkanlıklarını da düzenlemekte oldukça etkilidir. Spor, kalp hastalıkları, akciğer hastalıkları, obezite, diyabet, hipertansiyon, depresyon, bel, boyun ağrıları gibi hastalıkların tedavisinde, tedavinin bir parçası haline gelmiştir.

Sağlıklı yaşam için spor yaparak kan basıncı ve şekerinin düzenlenmesi, kan yağları ve kolesterol seviyesinin düzenlenmesi ve kas dayanıklılığının artması sağlanıyor. Uzmanlar sürekli olarak yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi aerobik egzersizler önermektedir.

Düzenli spor yapmak, insanı dayanıklı, dinç ve disiplinli yapar.  Sağlık açısından birçok rahatsızlığın en önemli sebebi olarak görülen hareketsizliği engellemek, kasları çalıştırmak, enerji harcamak, başta kalp ve dolaşım olmak üzere sporun birçok yararı bulunmaktadır. Ayrıca spor yapmak, ruhsal olarak rahatlamayı sağlamasının yanı sıra yaşlanmayı geciktirmek gibi bir etkiye de bulunmaktadır.  Sağlıklı yaşam için vücudun alıştığı hareket temposundan birden bire daha hareketli bir tempoya geçişinde bu duruma ilk olarak kalp itiraz edecektir. Koşmanın veya hızlı yürümenin sağlıklı yaşam için oldukça gerekli olduğu günümüz koşullarında daha önceleri yapmadığınız bu işleme birdenbire başlayıp süreyi uzatmaya zorlamak sağlığınız için fayda yerine zarar getirebilir.

Unutulmaması gereken en önemli nokta, aşırı zorlayıcı sporlar sahibini vakitsiz çökertebilir.

Spor, vücuda hareketlilik sağlaması bakımından oldukça önemli fakat her spora her yaşta ve hiçbir hazırlık yapmadan, gerekli tıbbi kontrollerden geçmeden başlamak doğru olmadığı gibi oldukça da tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir.

Sporu ölçülü ve devamlı yapmak sağlıklı yaşam açısından en doğru davranış biçimi olacaktır.   Sağlıklı bir yaşam sürmek ve hastalıklardan korunmak için spora ideal olarak çocukluk yıllarında başlamak gerekse de spora başlamak için hiçbir zaman geç kalmış sayılmayız.


25 Kasım 2013 Pazartesi

KADIN BİR ŞARAP/TIR ASLINDA...


''Bir kadını anlamak,bir şarabı tatmak gibidir...'' 
Dünüyle,bugünüyle ve yarınıyla... 
Sizde bıraktığı,bırakacağı tatları sevmek. 
Yeniden onu içebilmek arzusuyla yanıp tutuşmak gibidir... 
Sarhoşun hep bir bahanesi vardır içmek için... 
'' O hüzünlense de içer, sevinse de...'' 
Ama...
Aşığın bahanesi olmaz... 
Amacı mutlu olmaktır sevdiği ile... 
''Öyleyse değer vereceksiniz sevdiğiniz kadına... 
Yüreğine dokunacaksınız, saçına dokunmadan önce...'' 
Ve kadın... 
Işığıyla,neşesiyle,kahkahasıyla başınızı döndürebiliyorsa... 
Gözleri ile gözlerinizi okuyabiliyorsa... 
Sevincinizi hüznünüzü paylaşabiliyorsa... 
İşte o kadın sizin şarabınızdır.